1Nebze İnsan
- ZE
- 6 Haz 2020
- 3 dakikada okunur

“Herkesin kalbinde yargılanmadan, sözü kesilmeden, yatıştırılmadan, reddedilmeden ya da etiketlenmeden kendini ifade edebilme isteği yatar.” İnsan anlaşılmadığını düşündüğü yerden kaçmak ister, çoğu zaman kendinden. Etkili ve sağlıklı bir iletişim kurmanın ilk adımının kişinin kendisi ile kurduğu bağdan geçtiğine inanıyorum. Bu bağı, içimizin derinliklerindeki keşfedilmeyen noktalara ulaşabildiğimiz ve değişimimiz için çabaladığımız sürece oluşturabiliriz.
Yaşamınızda kendi varlığınızın bir anlam bulduğunu hissettiğiniz anlar üzerine hiç düşündünüz mü? İlk sıralarda birbirinizin kalbine dokunduğunuz bir insanla paylaştığınız bir an yer alır mı? Her insan biricik olduğu kadar kocaman da bir dünya, bizim dünyamıza oldukça etki eden bir dünya. Beyin ve sinir cerrahı Türker Kılıç şöyle diyor, “ İnsan beyni iletişimde olduğu kişilerin zihin yapısına dönüşür ya da onların zihin yapısını dönüştürür. Birlikte olduğunuz kişilerin beyin bağlantısallığı şekline dönüşür sizin de nörozihniniz.”
Muhabbet en derinimize etki edebilir. Herkesle konuşulur ama herkesle muhabbet edilemez. Muhabbet edebilmek için kendi keşif yolculuğumuza çıkabilmemiz gerekir. Doğan Cüceloğlu’nun ufak bir tavsiyesi bu yolculuğumuza katkı sağlayabilir. Her gün belli bir zaman diliminde, gün içinde hissettiğimiz duyguların üzerine düşünerek hangi duyguyu neden hissettik diye kendimize sorabiliriz. Kendi hislerini iyi tanıyan insan iletişim kurduğu insanın hislerini de daha iyi anlayabilir.
Yolculuğumuzun bir diğer yardımcısı da empati. Empati becerisi doğuştan gelen bir özellik olsa da geliştirilmeye ihtiyacı vardır. Empati bilişsel empati, duygusal empati ve empatik ilgi olmak üzere 3 şekilde sınıflandırılıyor. Bilişsel empati, iletişim kurduğumuz insanın bir olayda nasıl düşündüğünü anlayabilme olarak tanımlanabilir. Duygusal empati ise aynı olayda ne hissettiğini anlamamıza yardımcı olur. Empatik ilgi ise bu hissi sadece anlamanın ötesinde, aynı hisleri deneyimleyebilmemizi ve bu olayda yardım istenmesi durumunda elimizden geleni yapmak için hazır olmamızı sağlar. Empatinin beynimizdeki işleyişine üstten değinecek olursak, beynin ön ve yan loblarındaki belirli bölgeler empati becerisinin gelişim sürecinde rol alır. Bu bölgeler yaşla birlikte beynimizin de o bölgelerini geliştirmekle olgunlaşır. Bu gelişim neden önemli? En geniş tanımıyla sosyal problemlerin çözümünde etkin rol sağlar, duygusal çatışmalarımızı önleyebilir, daha iyi sosyal ilişkiler geliştirmemizi sağlar ve en önemlisi muhabbet halinde olduğumuz insanlarla ilişkimizi güçlendirir. Empatiyi temele yerleştirip kendilerini iyi tanıyan insanlar birbirlerine dokunabilmenin, iyi niyetle birlikte yol alabilmenin yolunu arar.
Muhabbet edilmişse kalplere etki edilmiştir, hayatları etkileyecek fikirler özgürce anlatılmıştır, yargılanma korkusu olmadan herkes kendini olduğu haliyle açmıştır ve en güzel yanı gönül bağı kurulmuştur. Özünde kelimelere anlam yükleyip birlikte yaşamlarında anlam yaratabilmişlerdir. Nihayetinde başkalarını anlayabilmek ve onlara yardım edebilmek için ilk olarak kişinin kendini tanıması, anlaması ve kendine değer vermesi önemlidir. Yaşamımızı sanata dönüştürmenin yolu kendini bilmekten geçiyor.
Kelimeleri birbiriyle dans ettiren Nazan Bekiroğlu der ki “ İki kelimeyi bir araya getirmek yani konuşmak ve yazmak bence hâlâ mucize. Şiir mucize üstüne mucize.” En sevdiğim şiiri iliştiriveriyorum şuracığa.
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol Behramoğlu
Comments