Seni Farklı Kılan Ne?
- ŞA
- 11 Mar 2018
- 2 dakikada okunur

İnsanların aklında ne şekilde kalıyorum, beni diğer insanlardan farklı kılan nedir? Ya da soruyu şöyle değiştireyim: Bir müslüman olarak insanlar beni nasıl biliyor, nasıl hatırlıyor? Müslüman olmayan diğer insanlardan beni ne farklı kılıyor? Bu soruların cevapları bizim yaşadığımızı, nasıl bir kişiliğe sahip olduğumuzu ortaya koyacaktır.
İslam, hayatın kendisidir. Gerek bireysel gerek toplumsal ilişkilerimizi doğrudan etkiler. İnsan ilişkilerinin temeli ise güvendir. İşte burada asıl önemli olan yere geliyoruz: Müslüman elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu (güvende olduğu) kimsedir. Hem elinden hem dilinden denilerek bir müslümanın yalnızca yaptıklarıyla değil konuştuklarıyla da kişiliğine yansıyan dinini en güzel şekilde temsil etmesi gerektiği görülmektedir. Mümin ise insanların malları ve canları konusunda kendisine güvendiği kimsedir. Öyle ki bu dinin son peygamberi Hz.Muhammed (sav) daha peygamber olmadan önce toplum tarafından "El-Emin" sıfatıyla "Güvenilir Muhammed" olarak anılarak tüm topluma gerçek bir insanlık dersi vermiştir. İşte islam böyle bir din ve müslümanlar da bu yaşantıda kişiler olmalıdır.
Toplumun yapısını bireyin yapısı belirler. Güzel ahlaklı, güvenli, sosyal adaletin olduğu bir toplum ancak tek tek bireylerin bu özellikleri kazanmalarıyla oluşabilir. Bu özellikler yalnızca müslüman olarak yaşamak için değil "insan" olarak yaşayabilmek için bireyde ve toplumda olması gereken, evrensel özelliklerdir.
Peki bu toplum nasıl inşa edilir? Aslında bu sorunun cevabı basittir. Yaptığımız işlerde yalnızca Allah'ın rızasını kazanmayı ümit ederek. Bu işlerden çıkarmamız gereken anlam yalnızca ibadet değildir; ister bilimle ister sanatla,edebiyatla uğraşıyor olalım, yaptığımız işlerde insanlığa yararlı olmayı amaçlarsak bu işler ibadet niteliği kazanacaktır. Evine götüreceği ekmeği kazanırken Allah'ı unutmayan, O'nun yarattığı varlıklar hakkında düşünerek, aklederek tefekkür eden, insanlarla ilişkilerine bu anlamda özen gösteren insan hem kendisine hem topluma fayda sağlayacaktır. Günlük hayatımızda her işimizi Allah adına, O'nun için yapma alışkanlığı kazanmak demek; bizi sürekli gören, duyan birinin olduğu bilincini asla yitirmeden işlerimizde dürüst, doğru ve adaletli davranabilmek demektir.
İslam fıtrat dinidir, insanın yaratılışına uygundur. Tüm bu özellikler insanın yaratılışında, özünde bulunur. Ancak gelişim evresi ve yaşantısının şekli itibariyle insan özünden uzaklaşarak, üzerine yaratıldığı fıtrata yabancı kalır. İslam'ın da hedefi insanı asli fıtratına ulaştırmak, kaybolan samimiyetiyle buluşturmaktır. Bize bakan bizde İslam'ı ve bu dinin verdiği güvenilirliği, adalet duygusunu, samimiyeti görmelidir. Bireyle başlayan bu değişim böylece tüm topluma yayılacaktır.
En başta sorduğum soruya gelirsek, insanların aklında işte bu şekilde dürüst, güzel ahlaklı, toplumda adaletiyle ve güvenilirliğiyle yer etmiş kişiler olmalıyız. "Elhamdülillah Müslümanım" diyen herkes buna dikkat etmelidir.
Yine Peygamberimiz Hz.Muhammed'in (sav) hayatında bu hususa dair çok etkileyici bir örnek vardır. Hz.Muhammed (sav) otuz beş yaşındayken sel felaketi yaşanmıştır. Bunun sonucunda da Kabe büyük zarar görmüştür ve tekrar eski temelleri üzerine yapılmıştır. Bu onarım esnasında sıra Hacer-ül Esvet taşının yerine konulmasına gelmiştir ancak bu noktada bir anlaşmazlık çıkmıştır ve kabileler birbirine girecek hale gelmişlerdir. Bu durum üzerine Kureyş halkının ileri gelenlerinden biri olan Ebu Ümeyye Bin Mugire "Beni şeybe kapısından Kabe'ye ilk giren kişiyi hakem olarak belirleyelim" demiştir ve bu düşünceyi herkes kabul etmiştir. Kapıdan içeri Hz.Muhammed'in (sav) girmesi ile herkes buna çok sevinmiştir ve "İşte bu gelen Emin'dir, onun vereceği hükme razıyız, çünkü o adaletle hükmeder, o güvenilir Muhammed'dir!" İşte Rabbimizin bize örnek olsun diye gönderdiği peygamber böyle bir insandır, artık dönüp kendi hayatlarımıza bakmamızın vaktidir.
"Müslüman! İslam'ı öyle sağ ve diri yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin."
Film önerisi
Comments