Çalışmadan Kazanmak
- SE
- 4 Şub 2018
- 2 dakikada okunur

“Kim (yalnız) dünya hayatını ve ziynetini istemekte ise, işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar.” (Hud, 15)
Dünyada yaşadığımız müddetçe onun düzenine riayet etmek mecburiyetindeyiz. Elbette dünyanın düzeninden kastımız insan etkisi olmaksızın mevcut olan sınırlar, diğer ifadesi ile doğa kurallarıdır. İnsanın yeteneği ancak mevcut olanı keşfetmekle sınırlı kalmıştır. “Yaratıcılık” kelimesine kimilerinin karşı çıkışı da bundandır. Yaratan tek, keşfeden çoktur. İnsan gemilerin suyun üzerinde gitmesini sağlayan fizik kurallarını yaratmamış, keşfetmiştir. Şifayı veren Allah’ tır sözü de pek yerindedir. Zira hastalıklarımıza doğada bulunan neyin iyi geleceğini keşfetmiş ve bunu kullanmışızdır. Şifayı yaratmamış, arayıp ona ulaşmışızdır. Madem yapabildiklerimiz kurallarla sınırlı, o halde bizim için zaten geçici olan dünyada kaliteli ve mutlu yaşamanın, kazanmanın, başarmanın yollarını bulmak için de akıl yürütmeliyiz.
Hud Suresi 15.ayette Allah, dünyada yapılan işlerin karşılığının verileceğini, insan zalim olsa bile sırf bu sebeple dünyadaki işlerinin kötüye gitmeyeceğini belirtmiş olmakla, aslında geçmişten günümüze insanların aklını kurcalayan bir konuya açıklık getirmiş durumdadır. Kötüler neden iyi olarak gördüğümüz yerlerde? Bunun cevabı basittir. Dünyada dünya için çalışana bunun karşılığı verilir. Şayet inananlar sırf imanlarının kendilerini mucizevi şekilde iyi yerlere taşıyacağını düşünüyor ve rehavete kapılıyorsa, belki onlara bu ayeti hatırlatmalıdır. Kötü gördüğümüz insanlara bile dünyada karşılık vaat eden Allah, elbette inananların işlerinin de karşılığını verecektir.
Buradan yola çıkarak, dünyada özellikle çoğunluğunu İslam’ a inanan halkların oluşturduğu ülkelerin zayıf ve geride kalmasının, zulüm görmesinin ne talihsiz ve ne acı olduğunu söylemek, içinde bulundukları durumu aslında Allah’ ın emirlerinden ve gösterdiği yollardan ne denli uzakta olduklarının ispatı olarak görmek mümkündür. “Çalışmanın, düşünmenin, öğrenmenin merkezde olduğu bir dinin” mensubu olduğunu iddia eden halkların, içinde bulundukları rehavet ve itaatsizlik, nasıl açıklanabilir?
Allah Kur’an’da defalarca kez, kitabı okurken unutmamıza imkân vermeyecek sıklıkla insana aklını kullanmayı, düşünmeyi emreder. Peki neyi? Ayetlerini. Bu noktada değinmek gerekir ki: “…dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da O’nun ayetlerindendir.” (Rum, 22) Yani ayet kelimesi yalnızca kitaptaki cümleleri değil, gördüğümüz her şeyi, az önce bahsettiğimiz bütün doğa kurallarını kapsar şekilde kullanılmıştır. Öyleyse düşünmemiz gerektiği bunca tekrarlanan şey, evet, her şeydir. İnsan farkına vardığı her şeyi düşünmeye, Neden? Nasıl? Sorularını sormaya sevk edilmiştir. Çünkü ancak bu şekilde keşfedebilmektedir. İnsandan beklenen, insana özgü kılınan bu yeteneği kullanmasıdır.
Bütün bunlara ek olarak, dünyada fayda sağlamanın insanın tek gayesi haline gelmesini önlemek adına, ayete bir daha bakmalı ve Hud Suresi 16.ayetle bağlantılı olarak değerlendirmeliyiz. "Yalnızca dünya hayatını isteyerek” çalışanların, dünyada emeklerinin karşılığını elde edeceğini fakat ahirette bütün bu amellerinin boşa çıkacağını ve kendilerine hiçbir fayda sağlamayacağını, bu hırsla yaşayan ve yalnız dünyayı gaye edinenlerin alacağı karşılığın yalnızca azap olacağını” da görmeli, iyi bir hayat yaşama arzusunu hayatın amacı haline getirmemeye, hırsları dizginlemeye ve işlerimizi yalnız dünyada menfaat elde etmek için değil, aynı zamanla örneğin “dürüstlükle” yaparak, Allah’ ın takdirini kazanmayı da hedefleyerek gerçekleştirmek inanan biri için son derece önemlidir.
O halde düşünmeli, okumalı, sormalı, araştırmalı ve keşfetmemiz beklenen milyonlarca yeni ayete ulaşmak için var gücümüzle çalışmalıyız. Bunları yaparken Allah’ın inananların özelliği olarak saydığı güzel davranışları kazanmaya gayret ederek, dünyanın hırsına kapılmadan yapmaya da özen göstermeliyiz.
“Hükmü her yerde geçerli gerçek hükümdar olan Allah yücedir. (Ey Muhammed!) Kur’an sana vahyedilirken, vahiy bitmeden önce (unutma korkusu ile) Kur’an’ı okumada acele etme; “Rabbim benim ilmimi artır.” De.” (Ta-Ha,114)
İlmimizin her geçen gün artması duasıyla…
Comments