top of page

Yaşamak Sanatının Ölçüsü

  • ŞA
  • 14 Oca 2018
  • 2 dakikada okunur

"Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulur." Bir dizide geçen bu replik davranışlardaki, istek ve arzulardaki aşırılığın felaketle son bulacağını anlatır izleyiciye. Peki gerçekten öyle midir ? Bizi biz yaptığını düşündüğümüz tutkularımız bu durumda bize zarar mı vermektedir? İnsanın yapısında, tabiatta, maddenin en küçük yapı taşı olan atomdan Allah'ın yeryüzünde sabit kıldığı dağlara kadar kâinattaki her şey belli bir denge ve düzen içerisindedir. Bu düzende insan nasıl ayakta durabilmek için fiziksel dengeye ihtiyaç duyuyorsa psikolojik olarak ayakta durabilmek için de ruhsal dengeye ihtiyacı vardır.Bu denge bozulduğu takdirde sorunlar başlar.Aşırı istek ve arzuların insanın özelliklerine baskın gelmesi, insani özelliklerini unutturması ya da iyi yönlerine gölge düşürmesi felakettir.İnsanın duygu ve düşünceleri dengeye kavuştuğu zaman eylemleri de sağlam ve emin olacaktır ve böylece davranışların felaketle son bulması önlenecektir. İnsan beyninin sol yarım küresinde akılcı zihin, sağ yarım küresinde ise duygusal zihin oluşur.Normal şartlarda denge halinde olan bu zihin biçimlerimizin belirli durumlarda dengesi bozulur.Örn; tehlike anında duygusal zihin üstünlük sağlamaktadır.Farklı zihin ve bilinç biçimlerimizin dengede olduğu durumda ise üretkenliğimiz en üst seviyeye çıkabilmektedir.Kalbimizin, tutkularımızın bizi yönlendirdiği durumda akıl bir nevi dengeleme cihazıdır. Evrenin bütünü ve tek tek evreni oluşturan yapıların her birinin belli ölçüsü vardır.Mutlu olmak insanın elinde diyen Heraklit'e göre; doğanın, evrenin yasasını anlayan, öğrenen, bilen insan bunları kendi eylemlerinde dengeyi, düzeni, uyumu sağlayacak ilke, kural, ölçü olarak kullanacaktır.Böylece yaşamın en yüksek amacı olan mutluluğa erişecektir. Yalnızca mutluluğa ulaşmak için değil akıl ve hikmet sahibi olmak için de zekâ, bilgi, duygu, sezgi,inanç ve sevginin dengeli varlığı gereklidir.Yapılan deneylerde kişilerin inandıkları şeylerin yanlışlığını kanıtlamak bile çoğu zaman inançlarına olan bağlılıklarını zayıflatmadığı gibi aksine kuvvetlendirmektedir.Bu durum günlük hayatta kullanılan "gözümle görsem inanmam" deyimini akla getirir. Duyguların ifade edilmesinde ölçülü olmanın en önemli örneği ise ebeveynlerin çocuklarına gösterdiği sevginin dozudur.Elbette her insan çocuğunu çok sever; ancak bu sevginin gösterilmesindeki eksiklik çocuğu sevgisiz bir insan yapabileceği gibi, sevginin gösterilmesindeki fazlalık ve bunun beraberinde getirdiği aşırı korumacı tavır çocuğun kendine güvenini etkilemektedir.Görüldüğü gibi duygularımızı sergilerken göstereceğimiz aşırılıkların çocukların kişiliğinin gelişiminde etkisi büyüktür. Yüce Allah'ın biz insanlara yaşamımıza yol gösterici olarak indirdiği kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'de de aşırılık yasaklanmış; davranışlarımızda ve işlerimizde hak ve adalete uygun, ölçülü ve orta yolda olmamız emredilmiştir.Bir kötülük yapıldığında onun yerini dolduracak iyilikler yapmak(salih amel işlemek) Kur'an'da ölçüye verilen en önemli örneklerden biridir.Allah'ın "Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik." (Mürselât/23) dediği insan sevgide, nefrette, davranışlarında ve işlerinde, kısacası tüm yaşamında dengeli olmalıdır.Ancak bu şekilde Allah'ın razı olduğu, en doğru yol olan ve Fatiha Suresi'nde de geçen "sırat-ı müstakim"e ulaşabilir ve yaşamında huzura kavuşabilir.Çünkü, yaşamak bir sanattır ve her sanat dalı gibi mutlak bir ölçü ister.

Yararlanılan Kaynaklar: -http://www.felsefetasi.org/olculu-davranis/ -http://www.tanyolu.com/?p=38 -http://m.aymavisi.org/site/psikoloji/ - http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=d230456

Commentaires


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Twitter Basic Square
  • White Twitter Icon

 2016-1 Nebze.

bottom of page