Safahat 1.Kitap
- NURCAN AVUNDUK
- 1 Şub 2018
- 2 dakikada okunur

Mehmet Akif Ersoy’un Dergâh Yayınları tarafından basılan ve 7 kitap halinde düzenlenen ilk eseri olan Safahat, içerisindeki şiirler ile fikir ve duygu dünyamızda farklı bakışlar,farklı perspektifler oluşmasına vesile olur.Herkes tarafından bilinen fakat kimse tarafından okunmayan şairimizin eserlerinin daha çok kişi tarafından daha geniş kitlelere duyurulmasını çok isterdim. İnşAllah bir gün bu gerçekleşir. Kitaptan bahsedecek olur isem içindekiler bakımından iki kısma ayrılmış. İlk kısmı Safahat adı altında uzun şiirlerden oluşuyor. İkinci kısmı olan Nazım Parçaları ise tek sayfalık şiirler içeriyor. Mehmet Akif’in yaşadığı çalkantılı dönemleri çok güzel bir şekilde şiire dökmesi ve bunu okuyucuya aktarma üslubu okuyucu etkileyen güzelliklerden biri. Bir diğer güzelliği de İslam ve dini tasavvur bakış açısıyla bunu ele alması. Şiirleri okurken gerçekten hangi duygu ve düşüncelerle yazıldığını nasıl zulümler yaşandığını hissedebiliyoruz. Akif’in 1900’lü yıllarda yazdığı şiirlerin bazı konularını günümüzde yaşanılanlar ile eşleştirebilme imkanı veren yerleri de oldu. Özel olarak Akif’in yakındığı şeylerin hâlâ devam ettiğini görmek de bir hayli üzdü beni. Safahat’ı okurken bir yandan da faydalandığımız ek kaynaklarda bahsedilen Asım’ın aslında Mehmet Akif’in zihninde oluşturduğu genç, korkusuz, dinamik, Müslümanlığı ile örnek bir tipleme olduğunu öğrenmiş oluyor okuyucu. Asım, Mehmet Akif’in diğer kitaplarında bahsettiği babasının talebesi olan Köse İmam adını taktığı bir arkadaşının oğlu. Köse İmam’ın oğlunun korkusuz ve hayalleri olan bir genç olması, Akif’in gelecek olan nesilden umutlanmasını ve böyle bir gençlik ile ümmetin, toplumun daha güzel günlere, ahirete gidebileceği ihtimalini aşılıyor. İnsan adlı şiirinde bu umutlu düşünceleri görülebiliyor. Aslında bu şiirde genel olarak insanların ne kadar müthiş bir yaratılışla yaratıldığından, Allah’ın diğer varlıklardan üstün olarak yarattığı insanın, ayetlerin emanet edildiği bir cevher olduğundan, bu sorumluluklarla birlikte de insanın yorulmadan, sıkılmadan geleceğe, hakikate gitmesi gerektiğinden bahsediyor. Acem Şahı şiirinde İran’da baskıcı bir hükümdar olan İran Şahı ile II. Abdülhamit arasında ilişki kurarak eleştirilerde bulunmuştur. Ve bu şiirinde bence en etkileyici şeylerden biri dobra bir şekilde çekinmeden düşüncelerini gerçekleri dile getirmesidir. Kocakarı İle Ömer şiiri de Hz. Ömer’in yaşadığı bir olayı çok güzel bir şekilde anlatıyor. Bu şiirde ve bazı şiirlerinde de olan düz yazı havasında art arda gelen satırların bağlantılarının çok ustaca işlenmesi şiire süreklilik katmış. Bir diğer nesir havasında nazım olarak Mahalle Kahvesi şiiri örnek verilebilir. Ezanlar, Merhum İbrahim Bey, Bir Mersiye şiirleri ise beni tabiat betimlemeleri ile etkileyen şiirlerden bazılarıdır. Şiirlerde kullanılan kelimeleri günümüz Türkçesine nazaran daha ağır olmasıyla birlikte sayfa sonunda açıklamalarının yer alması anlamamı kolaylaştırdı. Fakat okurken bir miktar zorlandım ve bazı sayfalarda şiirlerde bulundan bazı kelimelerin anlamları yazılmamıştı. Yine de bu eksiklikler anlam açısından çok zorlamadı beni. Sadede gelecek olursam iyi ki bu kitabı okumuşum ve iyi ki Mehmet Akif gibi bir şairin fikir dünyasını çok olmasa da daha yakından tanıyabilme imkânı bulmuşum. Rabbim, O’nun rızasını kazanmayı ve ümmeti düşünen nesillerden olmayı amaçlayan gençlerden, insanlardan eylesin bizleri İnşAllah.
Hüsran
Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,
İslam'ı uyandırmak için haykıracaktım. Gür hisli, gür imanlı beyinler coşar ancak, Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım! Haykır! 'Kime, lakin? Hani sahibleri yurdun? Ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım; Feryatımı artık boğarak, naş'ımı tuttum, Bin parça edip şi'rime gömdüm de bıraktım. Seller gibi vadiyi eninim saracakken, Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım. Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz; İnler 'Safahat'ımdaki Hüsran bile sessiz!
Comments